14 Şubat 2019 Perşembe

YAKAM BEYAZ BEYNİM AYAZ-(MOBBİNG)


  Lise ve Üniversite yıllarında iken şu lafları birçoğumuz işitmişizdir: ‘’Sen okulu bir bitir, asıl gerçek hayatı o zaman göreceksin.’’ Evet. Ezeli rekabetin, hırsın, öfkenin, bastırılamayan ve denetlenemeyen kıskançlığın, haksızlıkların en çetinini iş hayatında görüyor insan. Ama şu da unutulmasın ki okul hayatı da bunun sinyallerinin verildiği ilk yerlerdir. Öğrencilik yıllarımda birçok sınıf arkadaşımın güzel sunum yapmam ve iyi puan almam nedeniyle tahtaya hep en son çıkmam için ellerinden geleni yaparlardı. Bazen de içlerindeki kıskançlığı ‘’Aaa inekler geliyor’’ diyerek ben ve benim gibi başarılı arkadaşlarımı ötekileştirmeye çalışırlardı. ‘’Bunların topunu imha edeceksin’’ diyenini bile duydum. Çan eğrisi gereği çıtayı yükseltiyormuşuz. Bu yüzden onlar düşük puan almak zorunda kalıyorlarmış. Tüm bu örnekler okul hayatından iş hayatına geçen beyaz yakalı için sadece birer provaydı. Asıl mobbing denilen nam-ı değer zorbalıkların kat be katını yaşayacağından habersizdi.




  İnsan çalıştığı yerde karşılaştığı tüm olumsuz durumlar karşısında kendini yapayalnız ve çaresiz hisseder. Sanki koskoca şehirde binlerce çalışanın içinde sadece kendisi bu durumlarla karşılaşıyordur. Sevgilimiz terk eder,  evlisinizdir eşiniz aldatır. Ya da herhangi bir sağlık sorunu yaşarsınız ve bu durumu yeryüzünde sadece siz yaşıyor gibi hissedersiniz. Öyle savunmasız, güçsüz, yapayalnız… Halbuki sizinle beraber tüm bu acıları paylaşan bir sürü insan var. Hani insan, insanın zehrini alır diye bir söz vardır. Hissettiklerinizi paylaştıkça sizin yolunuzdan geçmiş olan çoğu insanın varlığını fark edersiniz. Kişisel gelişim kitaplarını sevmem. Çünkü hemen hemen hepsi hiçbir çözüm üretmez. Sorunlarınız karşısında ne yapmanız gerektiğini bilmemeniz nedeniyle bu kitaplara sığınırsınız. Çözüm arar, arar son sayfaya kadar okur fakat genel geçer sözlerden başka bir şeye rastlayamazsınız. Kişi kendini kapana kısılmış gibi hisseder. Bu kitaplar: ‘’İçindeki gücü hisset’’ ‘’Sen Özelsin’’ “Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir; ama büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez.’’der. Hepsi doğrudur. Buna diyecek bir lafımız olamaz. Ama zaten bunları biliyoruz. Bize bunların uygulamasını göster. Bize bilmediğimiz bir şey söyle diye avazınız çıktığı kadar bağırasınız gelir.



 Mobbing yani zorbalık dediğimiz durumla beyaz yakalı iseniz karşılaşma olasılığınız çok yüksek. Bu konuda hemfikir olalım. Asıl önemli nokta karşılacağınız bu psikolojik şiddetler karşısında nasıl bir tutum sergilemeniz gerektiğidir. Genelde başarılı, azimli ve bazı yetkinliklere sahip kişilerin daha çok maruz kaldığı gözlemlenmiştir.Yatay ve dikey düzlemde yani hiyerarşide bu tutumlar uygulanabiliyor. Daha anlaşılır bir şekilde açıklamak gerekirse; bazen yöneticiniz, kimi zaman da çalışma arkadaşlarınız bu kötü muamelelerle sizi bezdirmeye çalışacaklardır. İstifaya sürüklemek en büyük arzuları olacaktır. Çalışanlar yani ben onlara 'koyun sürüleri' diyorum. Üçer, dörder kişilik gruplar halinde gezerler. Sevmediklerini aralarına almazlar. Arkasından dedikodularını yaparlar. Yanlarına gidince ise yüzüne gülerler. Genelde bu gruplaşan şahıslar yöneticinin etrafındadırlar. Bunlara hep kral ve soytarıları ya da kraliçe ve soytarıları derdim içimden. Yalakalığın dibine vururlar. Sigara molasında aşağıda yanına giderler. Öğle yemeğinde yanındadılar. İyi geçinelim de performans primlerinden nemalanalımın derdindedirler. İstediklerini de gerçekleştirirler. Kız peltektir, doğru düzgün telefon görüşmesi yapamaz. Tele satış ekibinde öyle pek bir satışı yoktur. Bir bakarsınız 95 puan almıştır. Siz Anadolu bölgesinden sorumlusunuzdur. Diğerleri İstanbuldur. Gelen Anadolu müşteri talebini sevdiği yalakalarından birine verir. İtiraz etmeye çalışırsınız. Karambole getirir. Lafı ağzınıza tıkar. İstediğime veriririm der. Yönetici dediğim kişiler genelde ‘’Supervisor’’ veya ‘’Takım Lideri’’ olurlar. Direktör veya Genel müdürler pek mobbing ile uğraşmaz. Çünkü arzu ettiği yere, mevkiye ulaşmışlardır zaten. Kimseyi yok etmek gibi bir dertleri olmaz. Varsa da sayılarının çok fazla olduklarına inanmıyorum. Öncelikle çalıştığınız ekipte size karşı farklı muamele yapıldığını, dışladıklarını, yalnız bıraktıklarını, küçük düşürdüklerini, iğneleyici sözler laflara maruz kalıyorsanız şunu bilmelisiniz ki esas amaçları sizi kendinizden şüphe ettirmeye çalıştıklarıdır. Ya acaba bende mi bir tuhaflık var? Bir şeyleri ben mi yanlış yapıyorum vs.. Suçlu hissettirmek ana amaçlarından biridir.


Yapılan bazı araştırmalarda kadın-erkek çalışan oranının eşit olduğu şirketlerde fiziksel taciz oranının daha az olduğu sonucuna ulaşılmış. Erkek yoğun şirketlerde fiziksel taciz daha fazlayken, kadın sayısının fazla olduğu yerlerde psikolojik tacizin daha sıklıkla görüldüğü sonucuna ulaşılmış. Çünkü daha çocukluk dönemlerinde yetiştirilirken erkeklerin rekabet ederken kavga, dövüş ile çözmeye gitmesi empoze edilirken kadınlar ise daha çok manipülasyonu veya dedikodu, iftira vs.. yollarını tercih etmiştir. Zorbalıkların olduğu işletmelerin kurum kültüründen yoksun olduğunu, aynı devlet dairesi zihniyetiyle statükocu anlayışı kendilerine ilke edinmişlerdir. Bu yerlerde eski çalışanlara gereğinden fazla kıymet verilir. Onlar da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı misali bensiz burası bir hiç edasıyla ortalıkta hiçbir iş yapmadan salınır. Psikolojik zorbalıklara maruz kaldığınızda biliniz ki sizin yalnız kalıp, duygusal çöküntüye uğrayıp pes ettirmeye çalışıyorlar. Diğer amaçları itibarsızlaştırmak olacaktır. Nasıl mı? Arkanızdan asılsız konuşup, çeşitli söylentiler çıkarırlar. Başkalarıyla konuşmanız, sosyalleşmeniz kısıtlanır. Sanki orada değilmişsiniz gibi yaparlar. Bazen çok sessiz kaldığınızda da direkt hedef olabilirsiniz. Tavsiyem: özellikle çalışma arkadaşınız baktınız ki polemik oluşturmaya çalışıyor. Ağız dalaşı başlayacak gibi hemen orayı terkedin. Tuvalete gidin. Aşağı mola diye çıkın. Fakat kesinlikle ağız münakaşası vss girmeyin. Amaçları kavga çıkarmak ve her söylediğiniz kelimeleri cımbızla çekip şikayet etmek de koz olarak kullanmak olacaktır. Maillerle tuzağa düşürmeye çalışabilirler. Yazılı olarak bir polemik olur mu diye sakın maillere cevap verirken belirli kalıpların dışına çıkmayın ve kurduğunuz cümlelere çok dikkat edin. Bir yere yeni başladıysanız. Oradaki kendini akıllı zanneden yarım akıllılar. Ben bunlara Adana dilinden şöyle diyorum: ‘’Bakmaz mıçının samsağına, çıkar dağın yökseeine’’ Yemeğe çıkarsınız. Ağzınızdan başka çalışanlar hakkında ne düşündüğünüzü vs.. sorarak laf almaya çalışır. Ola ki ağzından olumsuz bir yorum yorum çıktı. Vay haline vay ki ne vay!



 Böyle kötü yönetilen yerlerde roller net olarak tanımlanmaz, karlılığa odaklıdırlar, çıkar ve menfaat ilişkileri her şeyden önemlidir. Birçoğu kadındır bunların. Dedikoduyla beslenirler. İçlerinden biri direktörün arada masasına gider fıs fıs bişeyler anlatır. O masasına giden kız ofisin ispiyonudur. Benim patroniçelerimden birinin vardı böyle bir ispiyonu. Çirkef ve eski çalışandır bu ispiyon. Hatta bir keresinde pek saygıdeğer patroniçem bana serviste ağzına geleni söyleyen bir çalışana karşı kendimi savunduğum için ‘’sen kendini onunla bir mi tutuyorsun gibi’’ zavallıca bir yanıt vermişti. O an bir yönetici makamındaki bir kişinin nasıl böyle bir mantıksallıktan uzak bir görüşe sahip olabilir diye düşünmüştüm. Değil herhangi bir eski çalışan hiçbir genel müdür de hakaret içerikli hitaplarda bulunamaz. Ne demek sen kendini onunla bir mi tutuyorsun? Yani yeniysen eski çalışan sana hakaret ederse cevap vermeye hakkın yok. Sanki Padişahlıkla yönetiliyoruz. Bu yönetici koltuğuna bir şekilde erişmiş kişiler yani kendini yönetici zannedenler genelde çalışanlarına insiyatif kullandırmaz. Mentorluk yapmasına izin vermez. Başarısını ödüllendirmez. Sorunlarıyla ilgilenmez. Çalışanın kariyer planına zaman ayırmaz. Sözlü olarak övmez. Önemli görevlerde önderlik etmesi için başarılı kişiyi seçmez. Hatta bazıları vardır ki sizi diğer çalışanın yanında eleştirip, azarlarken o diğer çalışan zevkten kahkahalar atar ve hiç evladım ne gülüyorsun. Ben arkadaşını eleştiriyorum ve sen mutlu mu oluyorsun bu durumdan? Diye sormaz.


 Hayatımızda hep bir yerlerde bir şekilde psikolojik şiddete ya da mobbing denilen zorbalığa maruz kalabiliriz. Burada sizin sadece işinize kanalize olmanız ve muhakkak ki başarılı bir çalışan olmanızı öneriyorum. Performansı iyi bir kişiyi devirmeleri çok zordur bana güvenin. Zamanında kendi aralarında odada konuşmalarına şahit olduğum grupta ispiyoncuya bir şeyler anlatıyorlardı. Bu da benim için: ‘’Ona bir şey yapamayız. O kendini yöneticiye ispat etti. Performansını beğeniyorlar şeklinde yanıt vermişti.’’ Çalışma hayatım boyunca hiçbir gruba dahil olmadım. Herkese eşit mesafede yaklaşmaya çalıştım.


 Kendi kendinize yetmeyi öğrenmelisiniz. Başarılıları sadece yalnız bırakarak çökertmeye çalışırlar bunu unutmayın. Kötü davranarak. Yönetici konumuna gelmiş kişilerin en belirgin özellikleri: haklarını arayabilen kişilik yapısına sahip olmaları. Fakat bunu çok stratejik olarak gerçekleştirebilmeleridir. Yani öfkelerini çok iyi yönetebilmeleridir. Poker face misali seslerinde ve yüzlerinde oynama yoktur. Ay ne kadar hanım kadın dersiniz. Zarif, kibar. Halbuki kötü bir şey söylerken bile bunu duygularını kontrol ederek yaparlar. Politikanın kitabını siyasetçilerden sonra beyazyaka dünyasındaki patronlardan öğrenebilirsiniz. Bulunduğunuz yerden hiçbir şekilde kaçmayın. Başarılı, güçlü ve kendi kendine yetebildiğinizi gördüklerinde çaresiz kalacaklardır. Kaçmak, pes etmek hiçbir şekilde çözüm yolu değildir. Her yerde bu tip kişiler olacaktır. Hiçkimse benim moralimi bozabilecek kadar benden güçlü olamaz. Çok mu bunaldınız sevdiğiniz bir arkadaşınızı arayın ve telefonda görüşün. Onun sesini duymak size o kadar iyi gelecek ki… Unutmayın hayatta her şeyin bir çaresi muhakkak ki vardır. 

İşletmelerin başarılı çalışanlarını neden kaybettiğine ve yaşanmış mobbing vakalarıyla ilgili detaylı bilgilere ulaşabilmeniz için Canan Duman'ın aşağıdaki kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Hem yöneticiler hem de çalışanlar için faydalı olacağı kanısındayım.