Günümüzde yeni nesil iş insanlarının hayallerini gerçekleştirmek ve arzu ettikleri iş yaşamını kurma adına çeşitli girişimcilik faaliyetlerine kalkışmaktadır. Politikacıların önemli bir kısmı bu oluşumları teşvik edip cesaretlendirici konuşmalar yaparken aslında gerçekler hiç de sanıldığı kadar kolay ilerlememektedir. Çünkü zaman, kişiye ömrünü bir işten fazlasını yapabilecek fırsatı tanımamaktadır.
Ekonomik kriz cenneti ülkemizde ayakta
kalabilmek neredeyse imkansız hale gelmiştir. Her iki girişimden bir tanesi
iflas ederek sektörden çekilmek zorunda kalmaktadır. Kimilerine göre bunun
nedeni sıcak parayı çok farklı yerlere harcamak. Kimileri içinse maliyetleri
iyi hesaplayamamaktır. Start-Uplar’ın amacı genellikle kurulu bir düzen
çerçevesinde pazarda fırsat gördüğü alanlara yönelerek; yaratıcı, yenilikçi,
inovatif bir fikri olan, maddi birikimini ise yatırımcılardan sağlayarak hızla
büyüyüp, pazarda büyük dilimi kapmaktır.
Girişimcilik çoğu iş insanına göre sadece bir
hayalden öteye gidemeyen oluşumlar olarak nitelendirilmektedir. Çoğu genç
girişimci kısa sürede fikirlerini hayata geçirerek ‘’Facebook, Apple gibi ün kazanmanın derdindedir. Çünkü
artık insanlar bacası tüten dev fabrikalar yerine, bir ‘’App’’ (Application)
uygulamaları ile ciddi kazançlar elde edebiliyor. Uber uygulaması gibi… Artık insanlar saat
dokuz akşam beş çalışmak istemiyor. Kurumsal hayatın katı kurallarından
uzaklaşıp kendi şirketinde arzu ettiği şekilde çalışmak istemektedir. Bu durum
da sektörde Start-Up salgınının
oluşmasına neden olmaktadır. Bir anlamda tüm bu oluşumlar gerçekte‘’Kobi’’ ya
da ‘’Esnaf’’ olarak değerlendirilmelidir. Popüler kültür ‘’Start-Up’’ tabirini
daha havalı bulsa da gerçeği ‘’Kobidir.’’ Tüm bu faaliyetlerin içerisinde olup
kartvizitlere ‘’Co-founder’’ veya ‘’Ceo’’ yazdırılması da kaçınılmaz bir gercek
olarak gözlemlenmektedir. Kartvizitlerin üstünü doldurup, altını dolduramayanlar
ise pazardan birer ikişer çekilmektedir.
Pek çok iflas
eden girişimlerdeki en büyük problem rehavetten kaynaklanmaktadır. Tüm işler
sorunsuz ilerlerken kötü günleri düşünmeyen, kenara bir miktar bütçe ayırmayan
oluşumların sonu ekonomik krizlerde sektörden çekilmek olduğunu görmekteyiz. Bu
nedenle kazanç elde edilen dönemlerde elde edilen fazla miktarı ‘’nereye
harcasam yerine’’ kriz sermayesine ayırmak daha sağlıklı bir karar olacaktır.
Birçok firma geniş perspektife sahip müşteri portföylerinin (kobilerden,
holdinglere kadar)olması sebebiyle hayatta kalmıştır.
Pyasada tutunmak isteyen bir firmanın amacı mavi okyanusu
bulmaktır. Yani henüz ulaşılmayan müşteri kitlesine ulaşmak. Yeni pazarlar
yaratip veya kesfedip yogun rekabetten siyrilmayi ongorur. Geri dönüşüm
sektörünün pazarda ciddi bir potansiyel barındarması gibi. Üçyüz tane okula
imha edilmek istenen bilgisayarları alıp hard disklerini yenileyerek geri
kazandırıp yardımda bulunmuşlardır. Rockefeller şöyle demiş: "bana ilk 1
milyon dolarımı nasıl kazandığımı sormayın, sonraki her kuruşumun hesabını
veririm" Girişimcilik ekosistemine girip ilerleyebilmenin zorluğunu
özetlemektedir. Türkiye’deki kısa süren Start-Up öykülerinin temel sorunu:
Kobilere göre yatırımcıların destek olmayışı. Yatırımcılar içinse; Girişimlerin
büyük ölçekli firmalar tarafından satın alınmayışı olarak gösterilmektedir.
Facebook,(Watsapp) Google,(Motorola) Google, (Youtube), Yahoo (Broadcast.com) gibi
şirketleri satın alarak girişimciliğe destek olmaktadır.
Sonuç olarak; tüm stratejik pazarlama planlarınız şayet ürün/hizmetlerinizi
satamıyorsanız sunduğunuz teklifin bir
önemi kalmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.