Fala inanma falsız kalma demişler. Lakin bazen fincanda öyle belirgin şekiller çıkabiliyor ki insan hayretler içerisinde kalabiliyor. Şu an olduğu gibi...😲
23 Aralık 2018 Pazar
FAVORİ PARFÜMLERİME DEVAM
Herkese Tekrar Merhaba,
Birkaç ay evvel ki yazımda en sevdiğim parfümlerimin hangileri olduğunu paylaşmıştım. Bugün bahsedeceklerim de yine deneyip memnun kaldığım ve favorilerime eklediğim kokular...
Versace Crystal Noir
Bu markanın daha önce Bright Crystal ini kullanmıştım. Kokusu güzeldi fakat bunun kadar kalıcılığından memnun kalmamıştım. Noir,
Donetella Versace kokuyu ilk kez kokladığında neler söylemiş: “şehvetli, nadir ve narin, hem kırılgan hem vahşi, işte tam da anlatmak istediğim buydu!” .Bir kereden fazla satın aldığım ve favori kokularım arasına aldığım nadir parfümlerdendir kendileri. Genelde hanım hanımcık olmak istediğim günlerde elimin gittiği..😀
Amber ve Misk kokusunu seviyorsanız keyifle kullanacağınıza eminim.
Yves Saint Laurent Mon Paris EDP
Parfüm satın alırken kalıcı olmasını istiyorsanız Edp olmasına dikkat etmelisiniz. Mon Paris e gelicek olursak, günlük olarak kullanabileceğiniz çiçeksi ve ferah bir koku. Edt olmasına rağmen kalıcılığı muhteşem. İçinde
Şakayık – Beyaz Misk-Datura Çiçeği – Silhat Esansı bulunuyor.
AVON FEMME EDP
Greyfurt, yasemin, armut, nilüfer, manolya, gardenya, şeftali kabuğu, misk ve amber ağacı notaları bulunan hafif ve temiz koku arayanlara güzel bir alternatif olacağına eminim. Meyve ve çiçek notalarını birarada sevenler için harika bir koku...
8 Aralık 2018 Cumartesi
SİZ DE BİZİM PAZARLAYAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?
Pazarlama
denildiğinde ürün veya hizmetlerin alıcı bulabilmesi adına yapılan iletişim stratejileri
aklımıza gelir. Temelde tüketiciyi koşullandırmak diye yorumlayan bir kesim de
bulunmaktadır. En genel haliyle ürün, fiyat, yer ve promosyon çalışmaları
olarak hemen hemen herkesin bildiği bir kavramdır.
Ben pazarlamayı
üniversite yıllarında bütünleşik pazarlama iletişimi gibi derslerde kitap
satırları arasında tanısam da kendisiyle birebir iş hayatına atıldığımda
müşerref oldum. Bir de ilkokuldayken haftasonları TRT'de izlediğim Bizimkiler dizisindeki Halil Pazarlama Ltd Şti'den. :) Şirketin Ceo'su namı değer yandan çarklı Halil efendiden. Hepimize bastonlu pazarlama dersleri vermişti. Kırarım boynuzunu İblis! diyen Halil ile yetişen bir kuşağız biz.
''HER YER HALİL, HER YER PAZARLAMA''
''ÇOK YAKINDA TÜM AVM'LERDE ''HALİL SPOT PAZAR'' SİZLERLE OLACAK''
''YENGEÇ, HALA SENETLERİ ÖDEMEDİ''
Nostaljiden sonra konumuza dönersek: Genelde şirket içerisinde üç-beş kişilik bir ekibin pazarlama
departmanında çalışıp tüm pazarlama stratejilerini oluşturduğu bir bölüm gibi
algılarız. Halbuki işin özü hiç de sanıldığı gibi değildir. Pazarlama, sadece beş kişilik pazarlama okumuş kişilerin tekelinde bir iletişim bilimi-sosyal bilim değildir.
Kurumlarda, pazarlama denildiğinde kapısında çalışan güvenlik görevlisinden,
resepsiyonunda duran personelinden, İnsan kaynaklarına ve Finans birimine kadar
tüm çalışanların pazarlama bakış açısıyla hareket etmesini gerektirir. Ürünün
fiyatını belirlerken finans birimi pazarlama bakış açısına sahip olacak ki
fiyatlandırma aşamasında doğru analizler yapılabilsin.
Genelde biraz kasıntılardır pazarlama birimindeki çalışanlar. Normal bir mail atarsın muhakkak iğneli, hafif agresif bir yanıtla karşılık verir. En azından benim çalıştığım yerdekiler öyleydi. (Birçok şirket değiştirdim bu arada, görüşlerimi küçümsemeyin J) Sıklıkla satış ile karıştırılır. Ya da bilim mi yoksa sanat mı diye tartışmaları yapılır. İstatistikten, Sosyolojiden, Ekonomiden, Antropolojiden, Psikolojiden, Coğrafi koşullardan beslenen bir alanı sosyal bilim olarak değerlendirmek kanımca daha sağlıklı olacaktır. Kaç tanesi tüm bu bilimlerden yararlanıyor, veya altyapılarında bu donanım var derseniz bence çoğunda yok. Robert mezunu olup, en az iki dil konuşabilen ve Harvard’da eğitimini tamamlamış ve birçok çok uluslu şirketlerde çalışmış kişileri tenzi ediyorum. Gerçi buralarda okumak gerekmiyor illa iyi bir pazarlama uzmanı olmak için. Sadece bu havaya ve albeniye sahip davranışlarda bulunuyorsanız altyapınızın da aynı doğrultu da sağlam olması gerekiyor.Yoksa bu çok bilmiş takılmalarınız soytarılıktan başka hiçbir işe yaramaz. Arkanızdan güler geçeriz. Boğaziçi'nden mezun olmuş sünepe, kendine güveni olmayan ve telefonda daha doğru konuşmayı bilmeyen kişiler de gördüm, görmedim değil. Yanında sekiz senelik deneyimi olan kişiye nasıl mail yazılır diye ders verenleri de gördüm. Lise mezunu, yirmi yaşında yanındaki kişinin işine karışır. Bakarsın yazdığına bir paragrafta en az iki tane devrik cümle kurmuş ve anlatım bozukluğu var. Ama sana, bana akıl vermeye kalkar. Bu tipleri en fazla ''Z'' kuşağında görüyorum. Yadırgamamak lazım çocuklar dijital çağda doğdular. Hayatları gibi algı sistemleri de sanal dünyada şekillenip, vücut bulduğu için özgüven ile haddini bilmeyi sıklıkla karıştırırlar. Şirketlerde bu birimde çalışan personellerin daha havalı olmasını ve her işinize karışmasını (özellikle satışçılara) yaşadım. J Biraz haklılık payları var çünkü satış, reklam, hakla ilişkiler yani tutundurma alanındaki tüm birimler pazarlamanın bir parçasıdır sadece. Önemli olsa da pazarlama uzmanlarının satış uzmanlarından yahut reklam uzmanlarından üstün bir tarafları yoktur. Ne eğitim, ne zeka ne de kişilik özellikleri olarak.
Pazarlamanın bir çok birimi kapsaması burunlarının kaf dağına kalkmasına sebep oluyor sadece. Hani çok yaratıcı işler yapıyorlar ya, çok üretkenlerdir ya o bakımdan. Gerçi reklamcılarda da var bu durum. Reklam Ajanslarında vardır bu tiplerden. Biraz daha rahat bir ortamda çalışıyorlar, işe parmak arası terliklerle gidiyorlar diye tüm gezegenin kendi etraflarında döndüğünü sanıyorlar. En azından etrafa böyle bir enerji yayıyorlar. Birkaç beyin takımı var oda bir veya iki kişiyi geçmez. Bu kişiler dışında yaratıcı kimsenin olmadığını kabul edelim arkadaşlar. Yaratıcı olmak, diğer kişilerden farklı olmak saçlarını beline kadar uzatmak, beş karış sakal bırakmak, küpe takıp, tüm vücuduna dövme yapmak, yağlı kafayla dolaşmak, hakkında hiçbir şey bilmediğin deist, ateist gibi alanlara yönelmek, saçını yeşile boyamak, diline piercing takmak entel görünmek değildir.
Farklı ve biraz daha marjinal olmak istiyorsanız çok okuyacaksınız. Üreteceksiniz. Birçok kişinin yapamadığı meşgalelerle uğraşacak topluma faydalı olacak, en azından anlamlı işlerle uğraşacaksınız. Tabi işiniz dışında. Genel kültürünüz olacak. Yemek kültüründen de anlayacaksınız, müzikten de , edebiyattan da, tiyatrodan da, sinemadan da... Ayda bir kez hangi film vizyona girdiyse izleyeceksin. Yeni çıkan kitapları takip edeceksin. Rus Edebiyat'ından bir yazar ismi duyduğunda şaşırmayacaksın. Öyle haftasonu yağlı kafanla izbe Hard Rock kafeye gitmekle, içki içmekle marjinal olunmuyor. İçki deyince aklıma seneler evvel çalıştığım bir şirkette sözde marjinal takılan bir kız bana şöyle tuhaf bir soru sormuştu: Özleyiş neden sigara içmiyorsun? Sahi hiç içmedin mi? Aykırı olmak, farklı olmak sigara veya alkol kullanmayla başlıyor onların lügatında. Ajans tecrübem çok kısa bir süre olmuştu. Ajans sahibinin motosikleti vardı. Dövmeli, siyah, uzun kıvırcık saçlı bir kadındı.İşe motoruyla gelirdi vs.. Havalı olurlar vesselam.
Tekrar ana konumuza dönecek olursak; sahaya ve müşterilere temas eden ve yakından tanıyan kişiler satış personelleridir. Bu bakımdan pazarlama ve satış birbirini beslemelidir. Dünyanın en zekice hazırladığınız pazarlama stratejileriniz; ürün, hizmetlerinize talep talep oluşturmamışsa satın alınmıyorsa tüm stratejilerin hiçbir anlamı yok demektir. Satışçılar bu yüzden bir şirketin canı, kanıdır. Bu yüzden değil mi mühendis bile yüksek lisansını pazarlama alanında yapıyor. Pazarlama uzmanları stratejilerini belirlerken çeşitli
araştırma yöntemlerinden yararlanırlar. Kalitatif, kantitatif, odak grup
çalışmaları vs… Yapılıyor yapılmasına da neden yeni piyasaya çıkan ürün ilk 3
ayda raflardan kaldırılıyor? Neden talep görmüyor, neden satın alınmıyor? Demek
ki bu yöntemler yeterli değil. Demek ki insanların ''düşünce ve duyguları arasında'' koskoca bir boşluk var. Yoksa neden sigara paketlerinin üzerine ürkütücü ciğer fotoğrafları konulup, sağlığa zararının uyarının yapılmasına rağmen ve herkesin zararlarını bilmesine rağmen satılıyor? ürün yerleştirme, koku pazarlaması gibi konulara bir sonraki yazımda değineceğim. Son olarak birkaç kitap önermek istiyorum. Bu alanda çalışmak isteyen veya okumak isteyenlere katkı sağlayacağına eminim.
Sevgiler...
Genelde biraz kasıntılardır pazarlama birimindeki çalışanlar. Normal bir mail atarsın muhakkak iğneli, hafif agresif bir yanıtla karşılık verir. En azından benim çalıştığım yerdekiler öyleydi. (Birçok şirket değiştirdim bu arada, görüşlerimi küçümsemeyin J) Sıklıkla satış ile karıştırılır. Ya da bilim mi yoksa sanat mı diye tartışmaları yapılır. İstatistikten, Sosyolojiden, Ekonomiden, Antropolojiden, Psikolojiden, Coğrafi koşullardan beslenen bir alanı sosyal bilim olarak değerlendirmek kanımca daha sağlıklı olacaktır. Kaç tanesi tüm bu bilimlerden yararlanıyor, veya altyapılarında bu donanım var derseniz bence çoğunda yok. Robert mezunu olup, en az iki dil konuşabilen ve Harvard’da eğitimini tamamlamış ve birçok çok uluslu şirketlerde çalışmış kişileri tenzi ediyorum. Gerçi buralarda okumak gerekmiyor illa iyi bir pazarlama uzmanı olmak için. Sadece bu havaya ve albeniye sahip davranışlarda bulunuyorsanız altyapınızın da aynı doğrultu da sağlam olması gerekiyor.Yoksa bu çok bilmiş takılmalarınız soytarılıktan başka hiçbir işe yaramaz. Arkanızdan güler geçeriz. Boğaziçi'nden mezun olmuş sünepe, kendine güveni olmayan ve telefonda daha doğru konuşmayı bilmeyen kişiler de gördüm, görmedim değil. Yanında sekiz senelik deneyimi olan kişiye nasıl mail yazılır diye ders verenleri de gördüm. Lise mezunu, yirmi yaşında yanındaki kişinin işine karışır. Bakarsın yazdığına bir paragrafta en az iki tane devrik cümle kurmuş ve anlatım bozukluğu var. Ama sana, bana akıl vermeye kalkar. Bu tipleri en fazla ''Z'' kuşağında görüyorum. Yadırgamamak lazım çocuklar dijital çağda doğdular. Hayatları gibi algı sistemleri de sanal dünyada şekillenip, vücut bulduğu için özgüven ile haddini bilmeyi sıklıkla karıştırırlar. Şirketlerde bu birimde çalışan personellerin daha havalı olmasını ve her işinize karışmasını (özellikle satışçılara) yaşadım. J Biraz haklılık payları var çünkü satış, reklam, hakla ilişkiler yani tutundurma alanındaki tüm birimler pazarlamanın bir parçasıdır sadece. Önemli olsa da pazarlama uzmanlarının satış uzmanlarından yahut reklam uzmanlarından üstün bir tarafları yoktur. Ne eğitim, ne zeka ne de kişilik özellikleri olarak.
Pazarlamanın bir çok birimi kapsaması burunlarının kaf dağına kalkmasına sebep oluyor sadece. Hani çok yaratıcı işler yapıyorlar ya, çok üretkenlerdir ya o bakımdan. Gerçi reklamcılarda da var bu durum. Reklam Ajanslarında vardır bu tiplerden. Biraz daha rahat bir ortamda çalışıyorlar, işe parmak arası terliklerle gidiyorlar diye tüm gezegenin kendi etraflarında döndüğünü sanıyorlar. En azından etrafa böyle bir enerji yayıyorlar. Birkaç beyin takımı var oda bir veya iki kişiyi geçmez. Bu kişiler dışında yaratıcı kimsenin olmadığını kabul edelim arkadaşlar. Yaratıcı olmak, diğer kişilerden farklı olmak saçlarını beline kadar uzatmak, beş karış sakal bırakmak, küpe takıp, tüm vücuduna dövme yapmak, yağlı kafayla dolaşmak, hakkında hiçbir şey bilmediğin deist, ateist gibi alanlara yönelmek, saçını yeşile boyamak, diline piercing takmak entel görünmek değildir.
Farklı ve biraz daha marjinal olmak istiyorsanız çok okuyacaksınız. Üreteceksiniz. Birçok kişinin yapamadığı meşgalelerle uğraşacak topluma faydalı olacak, en azından anlamlı işlerle uğraşacaksınız. Tabi işiniz dışında. Genel kültürünüz olacak. Yemek kültüründen de anlayacaksınız, müzikten de , edebiyattan da, tiyatrodan da, sinemadan da... Ayda bir kez hangi film vizyona girdiyse izleyeceksin. Yeni çıkan kitapları takip edeceksin. Rus Edebiyat'ından bir yazar ismi duyduğunda şaşırmayacaksın. Öyle haftasonu yağlı kafanla izbe Hard Rock kafeye gitmekle, içki içmekle marjinal olunmuyor. İçki deyince aklıma seneler evvel çalıştığım bir şirkette sözde marjinal takılan bir kız bana şöyle tuhaf bir soru sormuştu: Özleyiş neden sigara içmiyorsun? Sahi hiç içmedin mi? Aykırı olmak, farklı olmak sigara veya alkol kullanmayla başlıyor onların lügatında. Ajans tecrübem çok kısa bir süre olmuştu. Ajans sahibinin motosikleti vardı. Dövmeli, siyah, uzun kıvırcık saçlı bir kadındı.İşe motoruyla gelirdi vs.. Havalı olurlar vesselam.
Sevgiler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)