Şu fani dünyada yaptığınız en büyük saçmalık nedir diye sorulsa şüphesiz vereceğim onlarca cevap içerisinde birinciliği insanları ''etiketleme'' hastalığıma verirdim. Bu barkodlama durumunu emin olun sadece ben yaşamıyorum. Suça ortaklarım bi hayli fazla. Gözlüklüdür, sınıfta en öne oturur. Hemen kesin çok çalışkandır yakıştırmasını hiçbir icraatini görmeden yapıveririz. Ya da tam tersi rahat, gözlüksüz, hatta biraz da kokoştur. Cebimizden ''lakayıt'' etiketini yapıştırırız. Hem güzel hem de iyi eğitimli bir kadındır. Deriz ki; yok canım yönetici falan değildir. I ıh, olamaz! Ancak ve ancak iyi bir satış temsilcisi olabilir. Ben biliyorum. O kesin bir satış temsilcisi. Gözünden anlamıştım zaten.
Her insan içinde gizli hazineler barındırır. Bu hazineleri ortaya çıkarmak için empati dediğimiz durumu geliştirmemiz gerekiyor. İnsan demek hikaye demektir. Elif Şafak bir konuşmasında; Her bir hikaye dönen bir semazen gibidir der. Döndükçe etrafına çemberler çizer. İçimize döndükçe uzunca yıllar ne öyküler biriktirdiğimizi görürüz. Ben bunları ancak yazdıkça ete, kemiğe büründürebiliyorum. Yazdıkça eytrafıma daireler çizebiliyorum. Yazdıkça içimdeki zehiri akıtabiliyorum. Eğer bunu yapmazsam içine kurt kaçmış ağac gibi gün geçtikçe kuruduğumu, öldüğümü hissediyorum. Kişinin ölmesi hayati fonksiyonlarının durmasıyla olmuyor. Bazen etrafınızda eğlence, eş, dost, arkadaş muhabbeti varken de kimi zaman da kuşların cıvıltılarıyla piknik yaparken de yaşamadığınızı anlayabiliyorsunuz. Fiziken oradasınızdır ama ruhunuz başka bir boyutta gezinti halindedir. Sanki başka bir gezegenden ve farklı bir ırktan dünyaya fırlatılmış bir canlı türü gibi hissedersiniz. Kendinizi bir kişinin yanında ötekileştirdiğiniz anda hızla orayı terkedin derim. Sevgilinizin yanında, arkadaşınız veya iş ortağınızın yanında kendinizi farklı hissetmeye başladığınız nokta oradan var gücünüzle kaçma vaktinizin geldiği demektir. Bu konuyu biraz açmak istiyorum: Bazı kişilikler duygularını göstermekte malesef ki cimridir. Aslında çok seviyordur sizi sadece gösteremiyordur. İnanmayın! Konuşmalarına farkındalıkla kulak kesilin. Kısa vadedeki gelecek hayallerinin içerisinde siz var mısınız? Yoksa hep ''ben'' li cümleler mi kuruyor?
Buluştuğunuzda sizin tercihlerinizi, fikirlerinizi önemsiyor mu? Yoksa yalnızca sizin düşüncelerinizi sorma tenezzülünde bulunmadan şu cafede yemek yiyelim. Akabinde de şu filme gideriz mi diyor? Yemek sipariş ederken sizin ne yemek istediğinizi önemsemeden kendi beğendiği yemeği mi sipariş ettirmeye çalışıyor? Bunlar önemsiz gibi görünen ama bence çok önemli ayrıntılar. Bir insanı belki tam anlamıyla çözmemizin imkanı yok. Lakin hakkında önemli ipuçları elde etmekte iyi örnekler olduğunu düşünüyorum. Kimileri de sadece enerjinizi tüketmek için yaratılmışlardır. Ben bu tipitoşlara ''enerji vampirleri'' diyorum. Tüm hayat amaçları yalnızca sizin enerjinizi tüketmektir. bununla beslenirler. Sadece tüketirler ama asla üretmezler. Yılbaşında şu klübe mi gitsek dersiniz: IIh! olmaz der. Burada yeni bir mekan açılmış bari yemek yesek dersiniz. Yok evde maç izleyip, uyuyacağım der. Otuz yaş bedenine sahip seksen yaş ruhu taşıyan erkekler tanıdım.
Sizi yakın arkadaşlarıyla tanıştırıyor mu? kalabalık bir ortam da sizin de konuşmanızı teşvik edici hareketlerde bulunuyor mu yoksa geri planda olmanızı önemsemiyor mu? Çoğu evli erkeğin bir aile oturmasında eşinin iyi yemek yapamadığını ev sahibi kadının karısından daha lezzetli yiyecekler sunduğu için övgüler yağdırdığını duymuşumdur. Bunu da çok matah bir hareketmiş gibi gevrek gevrek gülüp, göbeğini kaşıyarak yapmıştır eminim. Yanındaki kadını ezerek, rencide ederek ne kadar çam devirdiğini anlayamaz. Kimileri de vardır ki özellikle arkadaş çevrenizde rastlamışsınızdır. Sizinle gezip tozarken çok iyidir. Ama yeni biririni bulduğunda sizi tek seferde harcayıverir.
Hemcinslerim için hayat kurtarıcı diğer bir önemli gözlemlediğim şey ise; size tahammülü var mı? Yani onun hoşlanmadığı bir konsere, filme gittiğinizde sıkılıp, dırdır mı ediyor yoksa size ayak uydurup, sabırlı davranabiliyor mu? Alışveriş merkezinde bir mağazaya girdiğinizde oflayıp poflayıp pirelenmiş gibi huysuzlanıyor, gününüzü zehir ediyor mu? Kredinizin olması gerekir. Siz nasıl onun tercihlerine uyum sağlamaya çalışıyorsanız onun da aynı davranışı göstermesi gerekir. Yapmıyorsa üzerine sifonu çekin gitsin. Bir de Allah rızası için kimseyi hayatınızın merkezine koymayın. Evet sevin, sayın, değer verin. Ama merkezinize almayın. Şu fani dünyada sizden kıymetli hiçbir şey yok.
Her aradığında ulaşılabilir olmayın. Demek istediğim kapris yapın değil. Paspasın altındaki anahtar rolü takınmayın. Sizi her aradıklarında nasılsa oradadır ve beni bekler garantisini vermeyin. Arkadaşlarınızı, sosyal faaliyetlerinizi bir sevgili buldunuz diye köşeye fırlatıp, yok saymayın. Sevgili gider ama dostluklar bakidir. Unutmayın ki en güzel, çekici kadın kendine güveni olan kadındır.